-
1 el altında bulundurmak
v. keep smth. handy -
2 elinin altında bulundurmak
IэкIэлъын, ыIэчIэгъ чIэлъын -
3 elinin altında bulundurmak
to keep sth by one -
4 bulundurmak
-iдержа́ть, име́ть нагото́веel altında bulundurmak — держа́ть под руко́й
yanında daima para bulundurur — он всегда́ име́ет с собо́й де́ньги
-
5 bulundurmak
В1) име́ть (держа́ть) нагото́ве; име́ть в запа́сеel altında bulundurmak — а) держа́ть под руко́й; б) распоряжа́ться
2) достава́ть, раздобыва́ть -
6 el
el1 Hand f; Vorderfuß m; eine Partie f Schach usw, ein Spiel n; beim Schachspiel z.B. Zug m; Reihe f; fig Vermittlung f; Gewalt f;el altında olmak etwas griffbereit haben;el altından heimlich;-e el atmak die Hand ausstrecken, greifen nach; jemanden streng halten; sich interessiert zeigen (an D);el ayak alle (Menschen);el ayası Handteller m;el bağlamak die Hände ehrerbietig übereinanderlegen;el bende (oyunu) Art Haschespiel n;şimdi el bende! jetzt komme ich (an die Reihe);el çabukluğu Handfertigkeit f; fig Gerissenheit f;el çantası Handtasche f;el çırpmak in die Hände klatschen;el değmeden hazırlanmış maschinell (und hygienisch) hergestellt;el değmemiş ungebraucht;el ele vermek sich die Hände reichen;el emeği manuelle Arbeit; handgearbeitet; Lohn m;el erimi in Reichweite;el freni Handbremse f;el işi Handarbeit f;el katmak sich einmischen; eingreifen;-e el koymak sich einer Sache (G) annehmen; fig in die Hand nehmen (A); beschlagnahmen; sich (D) etwas aneignen;el sanatları Kunstgewerbe n;el sıkmak jemandem die Hand drücken;el sokmak sich einmischen;el topu Handball m;-e el vermek jemandem behilflich sein;el vurmak in die Hände klatschen (um jemanden zu rufen);el vurmamak keinen Finger rühren;el yazılı handgeschrieben;el yazısı allg Handschrift f (a Gegenstand), Manuskript n;el yazması Handschrift f; handgeschrieben;el yordamıyla durch Tasten;elde beim Rechnen: elde var beş … fünf im Sinn;elde bir feststehend;elde bulunmak vorliegen;elde edilmez uneinnehmbar;elde etmek beschaffen; Bodenschätze usw gewinnen; ziehen; jemanden abwerben; erobern; einnehmen;elde mi? (ganz) unmöglich!;eldeki vorliegend, vorhanden;elden persönlich, selbst, von mir aus;elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben;-i elden bırakmak verzichten (auf A);elden çıkarmak veräußern, abstoßen (A);elden düşme aus zweiter Hand;elden geçirmek durchsehen, überprüfen;elden geldiği ölçüde in möglichst großem Umfang;(-in) elden gelmek (jemandem) möglich sein; fam Geld rausrücken, blechen;elimden dikiş gelmiyor ich kann nicht nähen;elden gitmek verloren gehen, einer Sache (G) beraubt werden;ele alınır recht nützlich;ele alınmaz miserabel;ele geçmek in die Hände fallen;ele vermek jemanden ausliefern, verraten; fig verraten (z.B. Alter);eli açık freigebig;eli bayraklı Streithammel m; Aufrührer m;eli boş mit leeren Händen; mittellos; beschäftigungslos;eli çabuk behände, flink; geschickt;onun eli kolu bağlı ihm sind die Hände gebunden; er steht tatenlos da;-de eli olmak seine Hand (bei D) im Spiele haben;eli yordamlı bewandert, erfahren;elinde bulunmak (oder olmak) haben; besitzen; beherrschen;elinde ekşimek liegen bleiben, fam schmoren;elinde kaldı (er/sie) ist die Ware nicht losgeworden;elinden gelen sein Möglichstes (zu tun);elinden gelirse … wenn es in seiner Macht steht, …;elinden tutmak für jemanden sorgen;-in eline bakmak auf jemanden (materiell) angewiesen sein;-in eline geçmek Geld verdienen, bekommen;-in eline kaldım (er/sie) war ( oder ist) meine einzige Stütze;elini sürmemek nicht berühren; sich nicht herablassen;-e elini uzatmak jemanden unterstützen;-den elini yıkamak die Finger von (D) lassen;elinin altındadır etwas steht zu seiner Verfügung;elin(iz)e sağlık gut gelungen!, danke schön! (für Essen und handwerkliche Tätigkeiten);eller yukarı! Hände hoch!el2 Volk n; Land n; Heimat f; Fremde(r); Außenseiter m;el gün alle, (das) Publikum, die anderen;el oğlu (der) Fremde -
7 esaret
1) плен; нево́ля2) ра́бство, кабала́ тж. перен.esaret altında bulundurmak — а) держа́ть в нево́ле; б) закабали́ть
esaret zincirine vurmak — закабали́ть
mânevî esaret — духо́вное порабоще́ние
sömürge esareti — колониа́льное и́го
-
8 disiplin
1) дисципли́наdisiplin altında bulundurmak — подде́рживать (соблюда́ть) дисципли́ну, заставля́ть подчиня́ться дисципли́не
disiplini bozmak — наруша́ть дисципли́ну (поря́док)
disiplin cezası — дисциплина́рное взыска́ние
disiplini korumak — подде́рживать дисципли́ну
kamuflaj disiplini — воен. соблюде́ние пра́вил маскиро́вки
uçuş disiplini — ав. режи́м полётов
2) дисципли́на, предме́т; о́бласть зна́ний -
9 hükmetmek
حكم [حَكَمَ]Anlamı: egemenliği altında bulundurmak -
10 baskı
нажи́м (м) репре́ссия (ж)* * *1) пресс, гнёт; давле́ние (на что-л.)2) тисне́ние, наби́вка рису́нка на ткань3) перен. давле́ние, нажи́м, гнётbaskı altında — под давле́нием, под нажи́мом
baskı altında tutmak / bulundurmak — подавля́ть, угнета́ть
baskı yapmak — ока́зывать давле́ние / нажи́м
4) полигр. изда́ние, тира́жkitabın ilk baskısı — пе́рвое изда́ние кни́ги
5) подши́вка, подпу́шка -
11 hazır
1) bereit\hazır bulundurmak bereitstellen, zur Verfügung stellen\hazır bulunmak bereitstehen\hazır etmek bereitstellen, vorbereiten\hazır olmak bereit seinbir şeyi yapmaya \hazır olmak bereit sein, etw zu tun2) fertig\hazıra konmak ( fig) sich ins gemachte Bett legenvaktinde \hazır olacak mısın? wirst du rechtzeitig fertig?yemek \hazır das Essen ist fertig3) \hazırda verfügbar; ( el altında) griffbereit4) siz \hazır gelmişken... wo Sie gerade da sind...
См. также в других словарях:
nüfuzu altında tutmak — söz geçirme gücünü üstün kılmak, egemenliği altında bulundurmak Onu uzun müddet nüfuzu altında tuttuğuna bir misal olarak... A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
hükmetmek — e, der, Ar. ḥukm + T. etmek 1) Egemenliği altında bulundurmak 2) Düşünme veya yargılama sonunda bir kanıya varmak Gözlerimi açtığım zaman odamı loş görünce akşam olduğuna hükmettim. R. H. Karay 3) Aklına esmek 4) mec. Bir kimseye veya topluluğa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
korumak — i, den 1) Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur. O. S. Orhon 2) Güçlü bir kimse veya kuruluş,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözlem altına almak — 1) bir nesneyi, olayı veya bir gerçeği, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alıp incelemek 2) hastanın hastalığını izlemek, denetim altında bulundurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
müşahede altına almak — sürekli gözlem altında bulundurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
adımını attırmamak — 1) rahat davranmasını engellemek amacıyla sürekli olarak denetim altında bulundurmak 2) bir yere girmesine engel olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkı tutmak — 1) önem vermek İşini sıkı tut. 2) sürekli olarak denetlemek, kontrol altında bulundurmak 3) bir işte disiplinli olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ensesine binmek — birine bir işi yaptırmak için sürekli baskı altında bulundurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeri göğü tutmak — her tarafı ele geçirmek, denetim altında bulundurmak Müttefikler yeri göğü ve bütün köşe başlarını tutmuştur. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
elde tutmak — sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zilyet olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına dikilmek — 1) (birinin) birinin yanından uzaklaşmamak, onu denetim altında bulundurmak 2) (birinin) bir işi yaptırmak için yanında ayakta durmak 3) (birinin) bir şeyin yanında ve ayakta beklemek Gidip iskelenin başına dikiliyor gelen yolcuyu buyur etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük